Ehl-i Sünnet Müdafaası

Ehl-i Sünnet Müdafaası

Bu sayfayı hazırlamaktaki maksadım "Ehl-i sünnetin müdafaası" için bir bilgi ve belge bankası meydana getirmektir. Faydalı olacağı ümidi ile başladım. Allahü teâlâ hâlis niyet, hayırlı netice ve muvaffakıyet nasib etsin. Bu sayfayı ziyaret eden kardeşlerimden hayır dualarını istirham ederim. (Daha fazla bilgi için sayfanın altına bakınız.)

18 Eylül 2009 Cuma

Şia Taifesi ve Seyyid Kutub

Aşağıda iki ayrı siteden bazı yazıları -herhangi bir değişiklik yapmadan- nakledeceğim. Okuyucuyu ikaz için vurgulayayım ki, aktardığım bu yazılarda yanlış ve edeb dışı ifadeler mevcuttur. Bu derlemenin bir benzerini birkaç sene evvel bir forumda neşretmiştim. Mezkur forum ve oradaki yazılarım silinmiş bulunuyor. Biraz araştırma ile bahis konusu siteleri tekrar buldum. Sitelerin adreslerini ve bu yazıları hangi tarihte buraya kopyaladığımı da not ettim:

http://www.gunes.com/2005/02/18/yazidizisi/i1.html
(Buraya kopyalandığı tarih: 18 Eylül 2009)

Mısırlı ünlü İslam tarihçisi ve siyaset kuramcısı Seyyit Kutup der ki: Muaviye'yi; yeğenim diyerek koruyan ve İslam toplumunun başına bela eden Halife Osman olmuştur. Emeviler de İslam görüntülü olmalarına karşın; İslam'ın ilkelerini ayaklar altına almışlardır.

http://www.karacaahmet.com/Content.ASPX/17/31991/tarih-tan%C4%B1kt%C4%B1r
(Buraya kopyalandığı tarih: 18 Eylül 2009)

Bu sitede "Seyyid Kutub'dan aktaran Mehmet Emin Bozarslan: Hilafet ve Ümmetçilik Sorunu" diye kaynak gösterilerek şunlar yazılmıştır:

Elbette Muaviye birdenbire ortaya çıkmamıştı. Onu böyle büyüten de Halife Osman olmuştu. Osman, hazineyi akrabalarına yağmalatmış, bütün önemli valiliklere onları getirmişti. Bundan başka Arap kabile reislerine ve ileri gelenlerine fethedilen topraklara gitme, oralardan mal edinme hakkını vermişti. Ebu Bekir ve Ömer zamanında yasaklanan bu talancı-yağmacı tavır, Osman tarafından hayata geçirilince Arabistan'da çalışıp kazanmadan her taraftan kazanç elde eden boş bir aristokrat sınıf ortaya çıkmıştı (Seyyid Kutub'dan, Age, s.37)

Osman'ın yanlı tutumu ve Kuran konusunda yaptıkları yüzünden ayaklanma başladı. Seyyid Kutub, bu olguyu değerlendirirken diyor ki:

"(...) Genellikle o ayaklanma Osman'ın, daha açıkçası Mervan'ın (Osman'ın Başbakanı) ve onun arkasındaki Emevilerin tutumundan İslam ruhuna ve yönetimine daha yakındı. Osman için şu mazereti buluyoruz: Kötü tesadüfler kendisini halifeliğe getirdi. Çünkü Emevi topluluğu çevresinde bulunuyordu. Kendisi de seksenine yaklaşmış güçsüz bir ihtiyardı.
(...)
Osman'ın kişiliğinde İslam'ın ruhunu itham etmemiz güçtür. Fakat onun hatasını da affetmemiz o ölçüde güçtür. Çünkü, açıktır ki, üçüncü Halife'nin mal dağıtımındaki tutumu, müsteşarı Mervan'ın tutumu ve onun görevlerin çoğunu Emevilere vermesi, bütün bunlar tarihin gidişini etkileyen birtakım genel durumlar yarattı. Artık mesele, bir ferdin rolünden ibaret değildi, ağırlığı ve itici gücü olan birtakım durumlara yol açtı.


Osman, fiilen Emevi Devleti'ni ayakta bırakarak gitti. Bunu, her yerde, özellikle Şam'da onlara imkan ve İslam ruhundan uzak olan Emevilik ilkelerine ortam hazırlamakla yaptı. Böyle olmasaydı, Muaviye sonradan Halifeye (Hazreti Ali'ye) karşı çıkmak için tehlikeye atılamayacaktı. Çünkü, Muaviye'yi Muaviye yapan Osman'ın 13 yıllık iktidarıydı. Çünkü bu iktidar onun eline para gücünü, ordu gücünü ve devlet gücünü toplamıştı." (Seyyid Kutub'dan, age, s.38-39)

20. Yüzyıl'da İslam dünyasının en önemli düşünürlerinden birisi sayılan Mısırlı Seyyid Kutub'un bu değerlendirmesi, iki zihniyeti göstermesi açısından öğreticidir. Alevilik, Hazreti Ali'ye bağlılık olarak Muaviye karşıtlığı biçiminde yükselirken, adaletsizliğe, zorbalığa, eşitsizliğe karşı da yükselen bir hareket olmuştur. Bugünkü Alevi kimliğini neden Hazreti Ali sembolünün belirlediğini yukarıdaki örnek göstermektedir. Muaviye ise peygamberin davranışlarını (Sünnet'i) hayata geçirdiğini iddia ederek kendisince bir yol icat edecek ve Sünnilik böyle şekillenecektir.

***

Bunlara cevap olarak, şu hadis-i şerif mealleri yeterli olmalıdır:

(Osman dünyadaki dostum ve ahiretteki dostumdur.)

(Osman cennetliktir.)

(Her Peygamberin cennette bir arkadaşı vardır. Benim de cennetteki arkadaşım Osman'dır.)

(Gerçekten Osman'ın şefaatıyle hepsi cehennem ateşine müstahak olan yetmiş bin kişi hesapsız olarak cennete girecektir.)

(Biz Osman'ı ancak babamız olan İbrahim aleyhisselama benzetiyoruz.)

(Osman ahlakça bana en çok benzeyen eshabımdandır.)

Bkz. İmam İbni Hacer el-Mekkî el-Heytemî, Es-Savâiku'l-Muhrika, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1990; s.250 vd.

İmam-ı Tirmizî'nin yazdığı iki hadis-i şerifin mealleri de şöyledir:

Câbir’den (radıyallahü anh) rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) cenaze namazını kılması için bir adam getirildi. Fakat Rasûlullah sallallahü aleyhi ve sellem onun cenaze namazını kılmadı. Bunun üzerine: “Ey Allah’ın Resûlü! Bundan önce hiçbir kimseye cenaze namazını kılmadığını görmedik.” Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bu kimse Osman’a düşman idi. Allahü teâlâ da ona düşmandır.”

Katâde'den (radıyallahü anh) rivâyete göre, Enes onlara şöyle anlatmıştır: Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem beraberinde Ebû Bekir, Ömer ve Osman (radıyallahü teâlâ anhüm) olduğu halde Uhud dağına çıkmışlardı. Dağ onları salladı. Resulullah buyurdu ki:(Ey dağ, sallanma! Senin üstünde bir nebî, bir sıddîk, iki şehîd [Ömer, Osman] vardır.)

Bkz. Sünen-i Tirmizî Tercemesi, c.3, s. 273 ve 277, Konya Kitapçılık, Konya, Nisan 2004.

Görülüyor ki, Resûlullah Hazret-i Osman’a buğzeden kişinin cenâze namazını kılmamıştır.

Allâme İbni Hacer diyor ki:

Hadis ravisi Müslim'in en yüce şeyhlerinden, asrının imamı olan Ebu Züra er-Razi demiş ki: "Birisi, Resulullah'ın (aleyhisselam) eshabından birisini noksanlıkla ayıplarsa, gerçekten o kimsenin zındık olduğunu bil. Çünkü Resulullahın (aleyhisselam) peygamberliği doğrudur. Kur'an-ı kerim de doğru bir kitapdır ve Peygamber'in (aleyhisselam) getirdiği din de hakdır. Bunların hepsinin hak, doğru oldukları itikadı bize sahabeden gelmiştir. Onları (sahabeleri) cerh eden, ayıplayan kimse, ancak Allah'ın kitabını, Resulü'nün sünnetini iptal etmek ister. Öyle ise cerh edilmek o kimseye daha yakışır ve zındıklık, sapıklık, yalan söylemek, fasıklık nitelikleriyle nitelenmeye o kimse herkesden daha layıktır." (Es-Savâiku'l-Muhrika)

Lütfen blogumdaki "Eshâb-ı kirâmın fazileti ve hazret-i Mu’âviye" başlıklı yazıya da bakınız.

Hazırlayan: Murat Yazıcı

Hiç yorum yok:

Yazıların Kaynakları

Bu sayfadaki yazılar genel olarak şu iki kategoriden birine girmektedir:
1. Gazete, dergi veya kitaplardan alınmış kısımlar veya makaleler. Bunların yazarları ve hangi kaynaktan alındığı açıkca belirtilmiştir. İstifadeli olduğunu ve mühim bilgiler ihtiva ettiğini düşündüğüm yazıları -muhtevalarını değiştirmeden- buraya aldım. Bu tür yazılarda ifade edilen görüşler yazarlarına aittir.
2. Kendi araştırmalarıma dayanan, çeşitli kitaplardan ve makalelerden istifade edilerek derlenmiş yazılar. İstifade edilen kaynaklar listelendikten sonra genellikle "Hazırlayan: Murat Yazıcı" ifadesi yazının sonuna eklenmiştir.
Bu sayfadaki yazıların mühim bir kısmını çeşitli forumlarda yayınlamıştım. Bu tür yazılarımı düzeltmeler ve ilaveler yaparak burada toparladım. Gerektiğinde eski yazılara yeni belge ve bilgiler ekliyorum.
Not: Sayfanın sol üst köşesindeki rakam, 3 Ocak 2009'dan bu yana bu sayfanın kaç kere görüntülendiğini göstermektedir. Bu rakama blog yöneticisinin girişleri dahil değildir.

Yazıların Kullanım ve Dağıtımı Hakkında

Bu sayfadaki yazıları kopyalayabilir ve kullanabilirsiniz. Buradaki herhangi bir yazıyı başka bir sitede yayınlarsanız, bu sayfaya ( http://muratyazici.blogspot.com/ ) bağlantı vermenizi rica ederim. Zamanla ilave başlıklar eklemenin yanı sıra, mevcut başlıklara da yeni belgeler eklemeyi planlıyorum. Bu sayfaya bağlantı verildiği takdirde, her okuyucu ilgilendiği yazının en yeni haline ulaşma imkânına sahip olacaktır.